Merhaba bugün sizlere anksiyete sorunu yaşayan kişilerin ifade ettikleri, zihinlerine gelen rahatsız edici düşüncelerden en sık duyduğumuz işlevsel olmayan düşünce ve çözüm yollarından bahsedeceğim. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin kaygılarını tırmandıran obsesyonları vardır. Obsesyon zihne kontrolsüz bir şekilde gelen kişiyi rahatsız eden zihninden atamadığı düşüncelerdir. Obsesyonlar işlevsel olmayan düşüncelerden oluşur. İşlevsel olmayan demek hayatımızda bir işlevi ve faydası olmayan kullanışsız düşüncelerdir.
Danışanlarımızdan duyduğumuz en işlevsel olmayan düşüncelerden ilki hiç iyileşemeyeceğim ve bu sorun sonsuza dek devam edecek bundan sonra mahvoldum düşüncesidir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler herşeyin en kötüsünü düşünürler. Çok fazla düşündükleri için bu konuda uzmanlaşmışlardır. Bir çok insanın aklının ucundan bile geçmeyecek ihtimaller onların aklından çıkmazlar. Bu düşünce de onlardan birisidir. Kişiler hiç iyileşemeceğim düşüncesi ile çaresiz hisseder ve sürekli kaygı yaşar. Mahcoldum düşüncesi ile kaygıları tırmanır ve hayatı yaşanmayacak hale gelir. Aslında kaygı bozukluklarının tedavisi vardır. Kişinin aklına bu düşüncenin gelmesi yaşadığı rahatsızlıkla alakalı bir durumdur. Nasıl ki korona olan birisinin ateşinin artması bir semptomsa akla gelen şlevsel olmayan düşünceler de kaygı bozukluğunun semptomlarındandır. Hiç iyileşmeyeceğim düşüncesi en sık duyduğumuz obsesyonlardandır. Kaygı bozuklukları tedavisi olan bir rahatsızlıktır demiştik düzenli bir şekilde alınan psikoterapi ile duygularını yönetmeyi öğrenecek seviyeye gelinmektedir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin işlevsel olmayan beklentileri de vardır. O da kaygıları yok etme düşüncesidir. Kaygılar ve diğer duygular yok olmaz sadece sağlıklı seviyeye gelebilir. Bunu öğrendiğinde de iyileşme süreci hızlanır ve daha işlevsel beklentilerle sorunu çözebilecek seviyeye gelir.
Geçmişteki travmalarından hiç kurtulamayacaksın düşüncesi ise yine sık duyduğumuz işlevsel olmayan düşüncelerdendir. Geçmiş travmalar kaygı bozukluğunun ortaya çıkmasında önemli etkenlerdendir. Geçmişi değiştirmek elbette mümkün değildir fakat geçmişle alakalı bakış açımızı değiştirirsek hissettiğimiz duygular da değişir. Böylece bugün yaşadığımız tetikleyiciler geçmişte yaşadığınız sizi rahatsız eden bir olayı tetiklese bile sizi rahatsız eden duygular ortaya çıkmaz ve duygu yoğunluğunuz artmaz. Daha sonra da bu durumla baş edebilecek ve zihninizin alternatif düşünceler üretecek seviyeye gelmesine yardımcı olursunuz.
Bir diğer işlevsel olmayan düşüncemiz ise öleceğim düşüncesidir. Diyebilirsiniz ki bu düşünce nasıl işlevsel değil bu düşüncenin işlevsel olmaması bir gün öleceğimiz gerçeğinden kaynaklanmıyor. Kişinin o an ölüyor olmasını düşünmesi ile alakalıdır. O an kişinin ölüyor olmasını doğrulayacak hiçbbir fiziksel belirti olmasa bile kişi o yaşanan panikten kaynaklanan fiziksel belirtilere odaklanarak o belirtiden dolayı oracıkta öleceğini düşünür. Düşüncenini şlevsel olmaması ise buradan gelir. Kişi bunu her zaman düşünür her zaman öleceğim düşüncesine temel oluşturan bir fiziksel belirti bulur. Bu fiziksel belirti bazen aynı bazen de farklı belirtilerden olabilir. O fiziksel belirtiden yola çıkarak sürekli öleceğim düşüncesini ön plana çıkarır ve kaygılanır. Bazen bu kaygı atak şeklinde gelir ve buna da panik atak denir. Ölüm bir gerçektir ve bir gün hepimiz öleceğiz. Ölüm gerçeğini herhangi bir düşünce ya da duygu değiştiremez. İleri ya da geri getiremez. Kişi bu gerçeği bilerek ve kabul ederek ölüm olgusuna bakarsa bu düşüncenin baskısı ortadan kalkacaktır. Ölüm normalde herkese ürkütücü gelir fakat kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin yaşadığı ölüm kaygısı normalde insanların yaşadıklarından daha farklıdır. Kişi bu düşünceye aşırı derece odaklandığı için zihin sürekli ölüm konusu ile alakalı farklı düşünceler ve senaryolar oluşturur. Bu düşünceler ve senaryolar kişinin kaygı düzeyini artırır ve kısır döngü içine girer. Kaygı problemi yaşamayan kişiler kaygı sorunu yaşayan kişiler kadar kaygılandırıcı düşünceleri düşünseler kaygı bozukluğu yaşarlar. Bu düşünce aktivitesini azaltmak kaygı düzeyini de azaltacaktır. Kaygı düzeyinin azalması kişinin çözüm yolları üretecek seviyeye gelmesine yardımcı olur.
Çaresi olmayan bir hastalığı olduğu düşüncesi, bu düşüncede kaygı sorunu yaşayan kişilerde sık gördüğümüz obsesyonlardandır. Böyle bir obsesyonu olan kişilerin odağı sürekli bedenindedir. Sürekli fiziksel belirtlerine odaklanır. Başı ağırırsa beyin kanseri ya da beyinlerinde ur vardır. Midesi ağrıyorsa mide kanseri kan değerleri düşükse kan kanseri olduklarını düşünürler. Genelde kanser oldukları ile alakalı düşünceleri daha fazla ön planda olmakla beraber asıl rahatsız oldukları şey çözümsüz bir hastalığa yakalandım düşüncesidir. Bu düşüncenin de çok derinlerinde ölüm korkusu olsa da kişiler burada daha çok çaresiz kalma birilerine mutaç olma düşüncesinden rahatsız olurlar. Bu düşüncede de kişiler bu konularla alakalı düşünce üretir ve senaryolar yazarlar. Kanser olduklarını yatalak olduklarını başkalarının bakımına muhtaç olduklarını zihinde senaryolaştırırlar ve kaygılanırlar. Kaygılandıkça bu konuda ki hassasiyeti artar ve daha fazla senaryolar yazarlar. Böylece kaygı tırmandıkça tırmanır. Bu obsesyonu olan kişiler doktor doktor hastane hastane gezerler. Bir veya daha fazla doktor tarafından fiziksel bir rahatsızlığı olmadığı söylense bile kişileri bu rahatlatmaz. Tam tersi kaygısı daha da artar. Doktorların bile bulamadığı bir rahatsızlığım var diye düşünürler.
Delireceğim düşüncesi ise bir diğer sık karsılaştığımız obsesyonlardandır. Burada ise kişi yaşadıkları durumu bir delirme belirtisi olarak algılar. Yaşadıklarının aşırı derece anormal olduğunu ve bundan dolayı delireceğini düşünürler. Deliriyorum delireceğim aklımı kaybedeceğim düşüncelerini sürekli düşünülür ve en ufak bir belirtiyi buna yorarlar. Daha sonrada kaygı düzeyi artarak devam eder. Kaygı bozukluklarından dolayı ortaya çıkan belirtileri ve obsesyonları bir delirme belirtisi olarak algılar ve sürekli kaygılanır.
Kontrolü kaybedeceğim düşüncesi de kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin sık aklına gelen rahatsız edici düşüncelerdendir. Kaygı belirsiz bir duruma karşı hissedilen duygudur. Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler belirsizliği sevmez ve belirsizliği belirli hale getirmek isterler. En ufak bir ihtimali bile ortadan kaldırmak ister. Kontrol etme isteği de bu belirsizliği ortadan kaldırmak ve olumsuz ihtimali sıfara indirmek için ortaya çıkar. Kontrol hepimizin hayatında olması gereken ve belirli seviyede olmasını istediğimiz bir durumdur. Burada ki kontrol isteği ise patolojik düzeye gelmiş istektir. Yani kişinin kontrolünde olmayan şeyleri de kontrol etmek ister. Kontrolü kaybedeceğim ve herşey mahvolacak düşüncesi ile kontrol etmeye çalışır. Kontrol edemedikçe de kaygı düzeyi artar. Bunun yanı sıra kontrolü kaybedip anlamsız davranışlar yapmak rezil olmak anlamında da sorunlar yaşarlar.
Genelde karşılaşılan rahatsız edici ön plana çıkmış düşünceler bu şekildedir. Bunun yanı sıra bireysel anlamda farklı düşünceler görülebilmektedir. Bugün sizlere kaygı bozukluklarında sık rastlanan rahatsız edici düşüncelerden bahsettim umarım sizlerde farkındalık oluşturmuştur. Psikolojik dengenizi sağlamanız dileğiyle kendinize iyi bakın.
Uzm. Klinik Psikolog Ayhan ALTAŞ
Yorum yaz